Fakir BAYKURT un bir anısı HUBYAR

HABERLER

Fakir BAYKURT un bir anısı HUBYAR

Fakir BAYKURT un bir anısı
HUBUYAR

Bahar söktü geldi.Umulur mu:söğütler patladı önce.Hiç aklımızda yok,Kardeşim veli çıkıp geldi.Ta İstanbuldan beri nasıl baş ettin o yolları?Anam her gün,Dalağım yarıldı,özlemden ölüyorum,bir gelmedin a deli Veli diyordu.Kardeşim ayşe,Bir mektup yaz da gelsin şu diyordu.Mektubun etkisiyle mi, yoksa kendiliğinden mi çıkıp geldi.
Onun geldiği gün Sivastan Kemal Çiftler ile müzik öğretmeni Veysel Arseven bizdeydi.Hoş bir tanışmamız olduVeyselle.Bir bayram tatili, belki bayramın üçüncü günü.Sivasa gittim.Kemal tutturdu İlle Veysel Hocaya gidelim Kabak Yazısında Kemalin anası Saniye teyzenin elini bayramladık,tatlı çıkardı,onu yedik.Onlarda yattık,ertesi sabah erkenden Veysel Hocaya gittik.Tanışıp bayramlaşıp Hafike döneceğim.
Evin zilini çaldık.Kızı İdil miş,açtı kapıyı.
Ne sitiyorsunuz?
Babangil kalkmadı mı?
uyuyorlar..
Git uyandır
Kim diyeyim?
Fakirle Kemal dersin.
Çocuk gitmiş,uyandırıp haber vermiş:Fakirler geldi
Nezahat Hanım Sabah sabah diye kızmış.Veysel ayırdına varmamış.Vurup kafayı yeniden uyumuşlar.Biz kapıdan girince soldaki küçük odada bekliyoruz.Bir ara İdil yanımıza geldi,Haber verdim dedi,kardeşim yanına gitti.
Bekliyoruz,gelen yok,giden yok.
Neredeyse sinirleneceğiz, ama Bizi niçin bekletiyorsunuz? diye evin iç bölümlerine dalmak olmaz.Çıkıp gidemiyoruz da..Kemal dolapta bir şişe gördü.Yanında çikolata ,şekerleme..Likör kattı.Ben ev sahibi sayılırım,buyur dedi.Birer içtik,şekerleme aldık.Gelen giden yok.Birer daha..Yeter artık,ayıp olurHem de bana dokunur..Kemal sırıttı:Bana dokunmaz
Şişenin dibini kurutacağız.Şekerleme yarıya indi.Kitap dergi filan da yok görünürde,okuyalım..Veyselin Yeditepede yazıları,Türk folklor araştırmaları dergisinde derlemeleri çıkar.Müzik üstüne kitap hazırladığını duydum.Ama odada kapalı beklemenin sıkıntısı büyük.Oldu olacak,kırıldı nacakBekleyelim bakalım,bu işkence ne kadar sürecek? diye salıverdim.
Geçten geç bunlar son uykularını alıp uyanmış.Tuvalete banyoya girip çıkmışlar.Bakmışlar kapıya yakın yerde pabuçlar var.Nezahat hanım demiş Git bak,pabuç gördüm Veysel gelip baktı,biz sıkıntının doruğunda oturuyoruzNe diyeceğini bilemedi.Likör şişesi ile şekerlemenin yarıya indiğini de bize ikramda bulunmaya çalışırken anladı.Gül ha gülUzun süre hoş bir anı olarak anlattık.
Hafikte kardeşim Veliyi tanıştırdım kendileriyle.Onlar akşam otobüsüyle döndü,Veli birkaç gün kaldı.Üç gece hiç uyumadan sabahı ettik:konuştuk.Özlemlerin türlüsünü tanıyorum böyle.Üç gün geçti,Veli kalktı,gideceğim.Anlattı çok işi varmış.Çok sıkıntı çekmiş.Mevlana kapı Yetiştirme Yurdu kendisini Bakırköy Lisesine vermiş.Orda okumak Yeşilova ortaokulunda anasının korumasında okumaya benzer mi?Bunalıma girmiş.
Ne anılarYeşilovada okurken anama yapmadığını bırakmamış.Anlatıyorlar karşılıklı..Anam abdesini alıp namaza duruyor.Elini göğsünün üstüne bağlıyor,rükuya varacak.Veli arkada,elinde kitap,güya ders çalışıyor.Hayır:komut veriyor Yat Anam yatıyor,alnı yerdeki namazlığa değiyor.Bu kez Kalk diyor.Anam selamı verip kalktıktan sonra soruyor: Oğlum ,sen bu sululukları neden yapıyorsun?Sırıtıyor deli.Tartışma kavgaya dönüyor,çıkıp gidiyor.Dövse dövemez,büyüdü.Öğütle iyileştirmeye çalışıyor Okumuşluktan yapıyorsan,bak ağabeyin de okumuş o hiç yapmıyorSen de yapm. Velinin bunalıma düştüğünü ne bilsin?Ağlıyor Nedir benim çektiğim?Doğurmaz olaydım Seni doğuracağıma taş doğuraydım Bu kez de, Sen bana ilendin diye başının etini yiyor.Demek yeniden bunalıma düştü lisede,bilmiyoruz. Çok işim,sorunum var,gideceğim diyoe.
Ama çıkıp geldi ya,üç gün de yeter bize.Özellikle anama çok iyi geldi.O birbirinden güzel söyleşme saatleri Veliye de iyi geldi sanırım.Kavacıkda dincelmek derler,iyice dinceldi,şimdi dönüyor.Çalışır ,sınavlarını verir artık.
Veliyi ağırladık.Bir saat kadar sonra Gönenden sınıf arkadaşım Refet Özka çıktı ortaya.Onun aslı Denizli-Honazdandır.İzmir köylerinden birinde görevliydi.Hem de Ege Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği yönetim kurulu başkanı olarak Gayret dergisini yönetti.Gazide okurken biraz yazı desteği yapmış,başıma iş açmıştım.
Gaziyi ben bitirdim, Refet girdi.Birinci yıl sınavlarını verip tatile çıkınca,buralara gelip bizi görmek istedi. Sivas yanlarını tanırım,iyi olur demiş.Gönende sınıfın küçüğüydü.Sonra gelişti,uzun boylu bir arkadaş oldu.Çoktandır görmediğim için ,tanımakta zorluk çektim.İner inmez sormuş,Mustafa Beyin yanına yollamışlar.O da sormuş incelemiş,alıp bize getirdi.
Hayırdır,bu konuk bolluğu ne? dedim.
Sevinçte ucacağım.Gönenden acı tatlı anılarımız var.Görgü öğretmenin başına çorap örülür,benim defterin dürülmek istenirken refet dayanışmayı hiç kesmedi.1923ten sonra Selanik yanlarından gelmiş bir göçmen ailesinin çocuğuydu.Sınıftaki ajanlar, Acaba komunistlik yapacak mı? diye sürekli tetikte dururdu.Oysa ne ilgisi var?Tavaslı bir arkadaşımız vardı. Sinek derdik.Alırdı Refeti ele,eğlen eğlen çaputunu çıkarırdı.Karşı koyamazdı.Arınınki gibi ince,zor duyulur bir sesi var o zaman.İbrahim kozakla birlik olup Sineki gerilettik.Ondan sonra başladı dostluğumuz.Yaşamda vefa diye bir şey var demek.Ne kadar değerlidir gelen konuk,Mustafa beye açıkladım.Ertesi gün haber göndermiş:
Yarın köylere gidiyorum.Cip var.Değerli konuğumu alıp gelsin gezdirelim biraz
Okul yapımlarını izlemeye gidecek.Tokat il sınırına doğru açılacak.Kaçırılmaz bir fırsat.Refet gelmese de çağırırdı beni.İkimizi çağırması çok daha iyi.
Erkenden hazırlanıp çıktık.Sürücümüz tahsinle birlikte dört kişiyiz.Gideceğimiz yolların uzunluğunu biliyormuyum? Yanımıza yiyecek içecek almadık.Giyisilerimiz deişte öyle,öğretmen giyimi. Oyollara uygun değil pek.Cip sudan geçiyor,çamurdan çıkıyor,toza giriyor,yeniden sudan çıkıyor.
Hafik ilçesi güneyden kuzeye gepgeniş serilir.Akşama kadar yeldik en kuzey köylerde.Üç köyde okul yapımının ne durumda olduğunu göreceğiz.Ayıptır söylemesi,sıfır durumda.Taşı kumu köylüler çekecek,çiviyi çimentoyu,demiri camı devlet verecek? Köy okulları böyle güç ortaklığı ile yapılacak.Bu yeni bir yöntem oluyor.Hakkı Tonguçun başlattığı seferberlikteki gibi köylü ezilmeyecekmiş.Demokratlar böyle yayım yaptı.Hem de öğrettiler:Şehirli okulunu kendi mi yapıyor?Köylü de kendi yapmasın O yüzden boşverdiler,şimdi kimse şurdaki taşı alıp buraya getirmek istemiyor.Uzak köylere de gelip anlatan,aydınlatan yok.Mustafa Bey üzülüyor.Korkuyorum yüzüne gene bir şey olacak.Muhtarı ,yada kurul üyelerini bulursak,biraz o,biraz ben konuşuyorum.Aradıklarımız kimi yerde davarın ardında oluyor,çağırtıyoruz gelmiyorlar.Benim anlatmamda para etmiyor.Dil gücünden başka gücü olmayan bir ilköğretim müdürü,eski bir köy öğretmeni,ne kadar anlatsa kafasına cin doldurulmuşköylüyü etkilemiyor.Kaymakam gelse etkiler mi bilmiyorum.Hem nerden,nasıl vakit bulup gelecek kaymakam?Vali ise hiç gelmez.Refete diyorum Yahu arkadaş,göçmen geldiğin yerlere dönüp gidecek gibi durma Bu köyler senin de köyün sayılır,iki sözcük söyle
Kızlarınkine benzer arı sesiyle Yahu yurttaşlar,okul ışıktır,aydınlıktır diyor.Köylü,Refetin sesine bakarak devletin bu derece zayıfladığını anlayıp olur efendim,yapalım.. demekten temelli cayıyor.
Aynı zamanda Mustafa Bey bir ivmenin içinde.Bu akşam ne yapıp edip Hubuyara varalım istiyor.
Ne var Hubuyar da? diye soruyorum,söylemiyor.Göstereceği varmış ,şaşırtacakmış bizi.
Yollar öyle.Kimi zaman bayırlardan yan yan gidiyoruz.Yüksek,kayalık dağlar.Ne kazma işler, ne kürek.Makine yok,dinamit yok,olsa da kim gelip çalışacak?Eskinin yol parasıda yok.Kaldırdı demokratlar..Demokrasi özgürlük değil mi?Yeni hükümet özgür nıraktı bizi şükür diyorlar.Altımızda cip de olsa bir amaca varmak zor.
Meğer Hubuyar Alevi köyü imiş .Alevi köyleri,özellikle Osmanlının tarih dolduran kıyımlarından ötürü,Varılmaz yerlere çekilmiş.Yalnız Yavuz Sultan Selimin kestirdiği Alevi sayısının 500 bin olduğu yazılıyor.At olacak süreceksin,hiç motorlu taşıta göre değil bu yollar.
Akşam sürüler dönerken vardık Hubuyara.
Nevşehirdeki Derinkuyu nasıl yedi kat yerin altında ise ,Hubuyarda öyle:yer altında değil ama tam anlamıyla dağların ardında saklı ,küçücük bir köy.Alevi Ddedesi Şeyh Mehmet Temel orda oturuyor,mezhebin yolunu anlatıyor:önemi büyük.Hubuyara yaklaştıkça oraya ulaşan çığırların sayısı artıyor.Geleni gideni bol bir köy olduğu hemen anlaşılıyor.İnsanlar Mehmet Temel Dedeye sorunlarını,sıkıntılarını anlatmaya o yollardan geliyor.Demek aralarında bir sürü anlaşmazlık oluyor.Mahkemeye gitmiyor,gelip Şeyh Mehmet Temel Dedeye anlatıyorlar.Zaman zaman da Dede onları topluyor.Dedenin önünde birbirinde hak soruyorlar.Bu yüzden Hakullah veriyorlar.Dedeye arpa,buğday ,yağ,peynir,bal,pekmez,koç,koyun,öküz,inek taşınıyor.Hakullah yoluyla dedelerin Alevi halkı sömürdüğü yazılıp çizilmiştir.Dedeler de diyor Veren gönlüyle veriyorGönlüyle vermiyorsa zaten hayrı yoktur.Hem de biz aldığımızı ne yapıyoruz?Dedeyizde Karun mu olduk?..Dedeyiz diye gelen bize geliyor.Tencerede pişirsek yeter mi?Kazan kaynatıyoruz.Odamızın geniş,örtü döşeğimizin kat kat olması gerek.Hem de biz değiliz bu yolu başlatan.Biz Ehli Beytin yolunu sürdürüyoruz...
Mustafa Bey köy içinde cipi durdurdu,atlayıp indi aşağı.Şoförün sağını sürekli ona veriyoruz.Kaymakamın ,müfettişin yaptığı gibi yapmıyoruz.Mutlu oluyor.Köyün içinden anlattı,gelenler ilçenin ilköğretim müdürü,ortaokul öğretmeni,hem de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünden bir konuktur.Önümüze düştüler.Şeyh Mehmet Temel in görkemi karşıdan seçilmeyen evine vardık.
Kapıya çıkıp bizi kendi karşıladı.Durum anlaşılır anlaşılmaz haber uçtu demek.Ağırbaşlı karşılama sözleri söyledi.Bizi içeri buyur etti.Hafif göbekli,yuvarlak yüzlü.Öbür köylülere göre tavlıca.Dudakları,bıyıkları da sanki yeni yemekten kalkmış gibi yağlı görünüyor.Buyrun amir beylerBuyrun efendilerimAngaradan gelen hanginiz?
Refeti gösterdik.Baktı,inansın mı,gülsün mü?Refet hiç o havayı vermiyor.Sadece boyu uzun ,o da gösteriş sayılmaz.Mustafa Beyin de yüzü öyle.Ben dersen orta sıklet sayılırım.Ortaokul müdürümün dediği gibi dış görünüş yönünden dökülüyoruz. Genede,Buyrun efendilerim çekiyor Şeyh Mehmet Temel.
Odadan odaya,kapıdan kapıya geçerek içerde üç gaz lambasıyla aydınlanan geniş odaya girdik.Hasırın çulun üstü kilim döşeli.Duvarların dibi sekilenmiş.Döşekler atılmış,yastıklar sıralanmış.Mustafa Bey ,öğrencimiz Hasan Taşkının iyice bozduğu fötrünü,ben de şapkamı attım.Refetin başı zaten çıplak.Oturduk gösterilen yerlere.
Şeyh Efendi ellerimizi yeniden sıktı,hoşgeliş etti.Ayrı ayrı hatırlarımızı sordu.Çabuk leğen getirin,el ayak yıkatın,dincelsin konuklar dedi.Aa,baktım dincelme sözü burda da geçiyor.Adamlar diz çöktü,su döküyor.Önce Mustafa Bey yıkasın istedim.O da leğeni benim önüme sürdüç
Refet,sen bana dök,ben sana dökeyim..
Olur mu efendim? Biz dökerizSiz yıkayın Nasıl olur,onlar dökecek,ben ayak yıkayacağım? Neden olmasın efendim?Hizmet Allaha diyor Şeyh Efendi.Çok zoruma gitti,gene de söz dinleyip yıkadım.Elime yüzüme ayrı,ayaklarıma ayrı havlu verdiler.Silinip kurulandım,oturdum gene yerime.Önce birer ayran geldi.Ardından sofra kuruldu.Birer çorba içtik.Derken tavuklar,kıymalar,kavurmalar...Dar zamanda nasıl yaptınız?Dolu bir sofra kuruldu.Boğma rakı,şarap geldi.Yeyip içmeye başladık.Ben sağlık yönünden özür bildirdim,fazla içmiyorum.Refet de benim gibi.Mustafa Bey Hepsi bana kaldı öyle mi? diye sordu. Yok biz gene arkadaş oluruz,ama çok içmeyizdedik.
Bu şarabı bir içerim diyenden ,bir de içmem diyenden korkdemişler dedi Şeyh Efendi.Sonra bir deyiş okudu.özeti:
Mukaddes şarabı içelim diye
Cenaballah bize mahsus selam eylemiş

Sonra bir parmağını oynattı,sazını getirdiler.Aldı eline,düzeni iyi mi değilmi,denedi.Çalmaya başladı.Yerleri yırtar gibi çatır çatır bir ses.Dedeliğin epey zor iş olduğu anlaşılıyor.Bizdeb başka sekiz on komşu var.Gelenler çoğalmaya başladı.Oturmadan Şeyh Efendinin eline varıyor,bize hoşgeliş ediyorlar.Şaraplarını tokuştururken ellerini aşağı aşağı basıyorlar.Bir tas elden ele geziyor.Şeyh efendi bizim gibi değil,onun yemeye de ,içmeyede eğitimi iyi.fazla ivmeden yiyor,kıvramadan içiyor,sazını biraz dinlendirip konuşuyor,sonra yeniden çalıyor.Çalıp söylüyor.Bilmiyorum iyi mi sesi?Sazı iyi çalıyor mu?Ama çok türkü ,deyiş biliyor.
Bugünkü günlerden cumadır Cuma
Yar hamama gider saçların yuma
Seni sevdiğimi ellere deme
Zalım camız vurdu yarem var benim

Oturmuş kapıya kurar araba
Bugün efkarlıyım gönül haraba
Kitaplar getir de yeminler içem
Senden başkasına demem merhaba


Araya Gülüm,gürcüm Gibi sözcükler katıyor.Hem de bu türküyü çok güzel söylüyor.Yaşar Kemalden dinlemiştim.Refet ilk dinliyor.Derste öğrencilerim yaptığı gibi ululca parmağını kaldırdı Şeyh Efendi,acaba rica etsem,bu son parçayı bir kez daha söylermisiniz?
Hubuyar tarihinde belki ilk kez böyle bir istek öne sürüldü.Şeyh Mehmet Temel,bir bizim,bir komşularının yüzüne baktı.Dedeliğin onca yükü arasında türküyü yinelemek de var demek.Boynunu kırdı,Söylerim efendim,hayhayAncak şimdi başka parçalar var sırada.Bitirince dönerim.. dedi.
Refet ince kız sesiyle,Fark etmez dedi.Az daha kendimi koyverip güleceğim.İyi tuttum.Yoksa hem Şeyhe ,hem arkadaşıma ayıp olacak.Gerçekten Şeyh Efendi parçayı yineledi.Yeniden içkiler geldi.Şarap dolu tas ellerde gezdi.
Sonra bir baktım ,al giymiş,mor giymiş,açık yeşil ,koyu sarı kızlar mı ,kadınlar mı desem bir grup girdi içeri.Şeyh Efendi sazın tellerini semaha çevirdi.Gözüm Mustafa Beyin mutluluktan uçan yüzüne kaydı.Bu ne büyük,ne güzel bir şölen,ben ondan çok uçuyorum.Ağır başlayıp ılık akan bir Türkmen semahı aldı yürüdü odanın içinde .Derken erkekler kalktı :onlar da katıldı bu güzel dönüşe..
Omuzlarımın arasında yitip gitmek üzere olan başımı kaldırıp baktım.Dans akademisinden değil,gelenekten,hem de kır işlerinden çıkıp gelmiş kadınlar,erkekler birden hızlanıp ılık akan semahı yükselttiler.Yere basmıyorlar sanki .Bassalar hasırın altından toz havalanır.Tanıdık bildik ter kokuları yayılıyor.Gözümle Mustafa Beyi yeniden buldum ,gözümle kendisine teşekkür ettim.Hem de içimden dua ettim,inşallah Refet arkadaşım,Şeyh Efendiden semahları yineletmesini istemez.
Yoldan geldik,iyi yorgunuz.Şeyh Efendi anladı.Bağlantı yaptı Berhudar olunBaşlarınız pınar,ayaklarınız göl olsunBu dünyada yürekleriniz dert görmesin.Öte dünyada Mevlam kerim.Oturun beş dakika soluklanın.Şerbet gelecek.. dedi semahçılara.Açılan kapıdan iki kız girdi.Büyük tepsilerde dizili bardakları önce semahçılara,sonra bize tuttular.En sonra da Şeyh Efendi aldı.Elini başına koyup ilk önce o içti.Kadınlar Erkekler onun gibi yaptı.Aynısını biz de yaptık.Türkçe bereket duası okundu.Hep birlikte el kaldırıp yüze çaldık.
Kat kat döşekler serildi altımıza .Yatmadan Mustafa Bey Şeyh Efendi den camı açtırmasını rica etti.Sonradan ayırdına vardım.Bütün akşam bir tek sigara içilmedi.Gene de iyi oldu,çelik gibi yayla havası geldi dışardan.O gece deliksiz birer uyku çektik.
Sabahleyin de kuş gibi dincelmiş kalktık.Kahvaltıdan hemen sonra yola çıkalım diyorduk.Şeyh efendi bir kısır kestirmiş.Saç kavurması yedirmeden salmamGelmek iradeyle,gitmek müsadeyleKonuk ev sahibine bağlıdır,kıpraşmayın dedi.
Dediğini tuttuk.İkindiye doğru çıktık yola.Şoförümüz de bizim gibi mutlu .Sarp yerlerde dikkatli sürüyor ,ama yolu düz buldumu, ellerini birbirine vurup, cık cık çekiyor.Bu insanlar hakkında sıkılmadan,çirkin iftirada bulunuyor birtakım terbiyesiz insanlar.Onlar ne güzellikler öyle Mustafa ağabey?diyor.Bakıyorum,ellerini birbirine vurup cık cık ederken direksiyon boşta kalıyor.Cip yoldan çıkıp bir yerlere yuvarlanacak.Hele ki uzun yolumuz kısaldı ,Hafike geldik...

ÖZYAŞAM-4
Köşe Bucak Anadolu
Fakir BAYKURT
Kaynak: Hıdır TEMEL